İbn-i Sina
(Avicenna)
"Tıp, insan vücudunun sağlık ve hastalık durumu ve de onu sağlıklı durumda koruma ve sağlığını kaybettiğinde tekrar nasıl kazanacağı konusunda ele alan bilimdir, diyorum."
İbn-i Sina, El-Kanun Fi't-Tıbb Cilt 1, Bölüm 1
El-Kânûn Fi't-Tıbb,1000 sene önce yazılan ve dünya tıp biliminin temellerinden olan bu eser 1100 yılından beri Latince'ye, İngilizce'ye,İspanyolca'ya, Portekizce'ye, Fransızca ve Almanca'ya çevrilmiş.
Annesi Buhara'lı Yıldız Hatun, babası Belhli bir Türk olan İbn-i Sina'nın (983-1037) zamanının bilim dili olan Arapça ile yazdığı Tıbbın Kanunu eseri 1995'te Türkçe'ye kazandırılmış.
Orta çağ, zihnimizde tüm insanlığın karanlık dönemi gibi bir çağrışım yapsa da gerçekte İslam Dünyası için bir "Aydınlanma Dönemi"dir. Bunun kanıtlarından biri de doğuda-batıda 19. yy'a kadar muhtelif defalar baskısı yapılan ve yine 19.yy.'a kadar tıp okullarında el kitabı (bizim harrison dahiliye, netter anatomi, sabiston cerrahi vs okumamız gibi) olarak kullanılan bu ciltler olsa gerek...
İbn-i Sina'nın biyografisini okumadan önce hayalimde nedense 'kıymeti bilinmiş bu yüzden çok fazla zorlukla karşılaşmamıştır' şeklinde bir imaj vardı. Ne de olsa 57 yıllık kısa ömründe pek çok eser verebilmesi için en azından yaşam koşulları çok çetrefilli olmasa gerekti.. Lakin genç yaşta hekimlik alanında ün salan, tıbbın bütün dallarının yanında astronomi, matematik,felsefe, mantık, kimya alanında da çalışmalar yapıp eserler yazan bir bilim adamının hangi devirde olursa olsun insanın en tehlikeli duygusu kıskançlığın çalışma-ilim-bilim sahasında vücut bulmuş hali 'mobbing'e uğramaması kaçınılmazmış...
İbn-i Sina, çok hareketli, kısa ve bilim dünyası için kaldırım taşı niteliğinde olan ömründe devlet adamlarınca desteklenip yüksek idari mevkilerde çalışmasının yanında hapiste ve öldürülme tehditlerinin altında kaçak olarak yaşamak zorunda kaldığı dönemleri de olmuş. Ama onu farklı kılan işte bu inişli çıkışlı hayatında bilimsel faaliyetlerine her şekilde devam etmesi; insanlarla, olaylarla değil fikirlerle uğraşmasıdır.
İbn-i Sina şöyle der; "Aletlerin en faydalısı kalemdir. Bir şişe mürekkep bir külçe altından hayırlıdır." "Bildim ve anladım ki hiçbir şey bilinmemiş ve hiçbir şey anlaşılmamıştır." "Bilim ve sanat uyuşmadığı ülkeyi terk eder." "Cahil bir hekim ölüm kampının yardımcısıdır."
"İnsanın ruhu kandil, bilim onun aydınlığı ve Tanrısal bilgelik de kandilin yağı gibidir.Bu yanar ve ışık saçarsa o zaman sana 'diri' denilir."
Ve çalışmalarından bazıları: Rasathane için azimut kadranını geliştirip, daha dakik ölçümler yapabilmek için mikrometre yöntemini geliştirmiştir. Kasrî meyil (güç) hakkında deneyler yapar; "güç kendini tüketen bir etmen bulunmadıkça kendiliğinden bitmez"şeklinde yazar. (Bir yerden tanıdık geldi değil mi?)
*Newton'un birinci yasasını hatırlarız (cisim herhangi bir engelle karşılaşmaz ise hareket etmeye sonsuza kadar devam eder). Kasrî meyil ile cismin ağırlığı doğru orantılı olup ağırlığın harekette etkin olduğunu yazar. *Yani "F=m.v" mi? Newton' un ikinci yasasını elde ettik. Zamanının (hatta zamanıMızın) simya ve astroloji popüler pseudobilimlerini deneylerle kanıtlayarak reddeder. Mesala simyanın transmutasyon teorisini damıtma, süblimasyon, eritme, kalsinasyon gibi işlemlerle "her maddenin kendine ait özelliği" olduğunu kanıtlayarak reddeder. Optik ve görme fizyolojisi üzerine yazdıklarını tıpçılar okursa belki benim gibi bunlar o zaman biliniyor muydu? diye hayran kalabilir... Biruni 27 yaşında, İbn-i Sina 18 yaşında 'ışığın sürati ölçüsüz müdür, yoksa zaman ile ölçülebilir mi?' içerikli bir yazılı tartışmaya girerler. Ya da anatomi hakkında yazılanlar ve hatta halk sağlığı, geriatri, çocuk ve kadın hastalıkları, psikoloji... Sahi "modern" tıp ne zaman başladı? World Digital Library'den pek çok orjinal eserinin dijital kopyasına ulaşabilirsiniz. El-Kanun Fi't-Tıbb Türkçe çevirisine de Atatürk Kültür Merkezi Yayınları'ndan ulaşabilirsiniz.
Comments